Karne Hüznü



Aylar sona çocuklarımla görüşmenin heyecanıyla dakikalar saatler gibi zor geçti. Yolculuğun meşakkatine bile hiç aldırmadım. Bir anne için en zoruydu çocuklarıyla sınav olmak. Onların kokusuna hasret kalmak işkenceler içinde en çetiniydi. Ama “sadece ben değil ki, şu anda binlerce kardeşim de geçiyor aynı çetin sınavdan” diye düşündüm.
Aklıma Medrese-i Yusufiye misafiri kahraman hanım kardeşlerim geldiğinde ise kalbimde onların yaşadığı daha büyük sınavdan dolayı utançla karışık elem sardı tüm kalbimi. “Kardeşlerim daha büyük sıkıntılar yaşarken ben kendi derdime düştüm” dedim. Dağların tepesi karla dolmuştu. Bu halimle acılar içinde kıvranan gönlüme düşen kırağılar titretti kalbimi. Otobüsün içinde her çeşit insan kendi halinde kendi hikayesine yürürken, gözlerimden yaşlar usulca süzüldü.
Allah onca tehlike arasından geçirip; bir kere daha art niyetli gözleri kör, kulakları duymaz edip beni yavrularıma selametle ulaştırmıştı. Doya doya kokladım yavrularımı. İçinde bunu yapamayan kardeşlerimin burukluğunu yaşayarak sarıldım öptüm. Sabah durumumu bilen tanıdıklarıma rağmen çocuklarıma onlarla karne almaya gideceğim müjdesini verdim. Önce yaşı küçük, yüreği yaşadıkları acılarla kocaman olmuş çocuğumun karnesini almaya gittik.
Yavrum annesinin elini bir an bile bırakmadı. Sanki zor elde ettiği bir ödülü tekrar kaybetme endişesiyle sıkı sıkı tutuyordu. Kulağıma eğildi ‘anne ne olur beni hiç bırakma, ben her şeye razıyım, arkadaşlarım gibi sende benim elimi tutarak okula getir, harçlıklarımı biriktirdim sana vereceğim, ben hiçbir şey istemem” diyordu, gözlerinden yağmur gibi yaşlar akarken. Gözyaşlarım çağlayanlar gibi aktı ama bu sefer içime. Dudaklarım hiç kıpırdamadı ama bu sefer en halisane yalvarmayla hali duaya durdum. Yüreğimden taa içimden haykırdım “Rabbim en iyi sen bilirsin halimi. Ben yoluna kurban olayım. Ama şu küçücük bedenlerin acısını dindir yalvarıyorum”. Yavrusu ellerinin arasında çırpınan ceylan gibi hissettim kendimi. Sımsıkı sarıldım.
Kelimelerin kifayetsiz kalacağını biliyordum. Ona sevgimi hüznümü sarılarak anlattım. Ayaktaydım geziyordum ama yüreğimde fırtınalar kopuyordu. Sonra 6. sınıfa giden büyük yavrumun okuluna gittim. Karne töreni ardından, çocuk psikolojisinden zerre kadar anlamadığı her cümlesinde kendini ele veren müdür soğukta dakikalarca konuşma yaptı, nutuk çekti ve hakaret etti. Yanımda bir veli olan bayan “sen bu okulun daha önceki halini görseydin. Mükemmel bir müdürü vardı. Çocuklar çok başarılı idi. Adamda tam bir beyefendi idi’’ dedi. Şimdi ne oldu demeye korkuyordum. Sormama gerek bırakmadı bayan… Derin bir sessizliğin ardından “o da şu an ihraç oldu.” dedi.
Büyük yavrum annesinin varlığını ispatlarcasına elimden tutup arkadaşlarına göstere göstere öğretmeninin yanına götürdü. O an kendimi çok kötü hissettim. Bir anne vardı ispatlanmaya ihtiyacı olan. Öğretmeni yavrumu övdü. “Çok terbiyeli bir çocuk. Benim sevdiğim öğrencilerimden “dedi. Ve ekledi “ama bir problemi var çok içine kapanık.” dedi. Boğazımın çok az tattığı bir acıyla düğümlendiğini hissettim. Ağlamamak hıçkırıklara boğulmamak için çok mücadele ettim. Telefonunu isteyen öğretmene “Bana hizmet etmesi gerekirken, 1 savcı ve 2 hakim marifetiyle beni ispatsız delilsiz terörist ilan edenlere sorun” diyemezdim. “Ben sizi ararım “dedim. Binlerce çocuk ve ebeveynin aynı acılarla kıvrandığı gerçeği yüreğime tahammülü zor bir ağırlık bıraktı ve acımla birlikte yavrumu da kanatlarımın altına alıp kalabalığın içinde gözden kayboldum.


Kaynak: Mağduriyetler http://magduriyetler.com/2018/11/11/karne-huznu/

Hiç yorum yok