Uzun Geceler
Ben ülkemdeki hukuksuzluklardan dolayı ailesi parçalanmış çaresiz bir mazlum ve mağdurum. Sabrınızı istirham ederek durumumu size arz etmek istiyorum. Suçsuz yere 27 aydır esareti devam eden ve hakkında 7 sene 11 ay mahkûmiyete karar verilen eşim ve çocuklarının dramıdır bu anlatacaklarım.
Eşim özel bir okulda öğretmendi. Ben ise özel bir eğitim şirketinde idareci olarak çalışıyordum. Henüz 15 Temmuz darbe olayı yaşanmadan başlayan terör suçlamaları kapsamında sadece tanımadığım gizli bir tanık ifadesi yüzünden gözaltına alındım. Hakkımdaki iddialara dair hukuken bir delil olmadığı için de mahkemece bir günlük nezaretten sonra serbest bırakıldım. Fakat 15 Temmuz darbe girişimi , “ Allah’ın bir lütfu “ gibi görülerek, Hizmet hareketi mensupları için bir soykırıma dönüştü. Çalıştığımız özel okul kapatıldı. Öğretmenlik yapma lisans ve yetkilerimiz elimizden alındı. Önce açlığa terkedilmek ile yüzleştik. İktidar ve yandaşları bize her türlü haksızlık ve zulmü mubah görüyor ve ağaç kökü yesinler diyerek niyetlerini ifade ediyorlardı.
Darbe sonrası her yerden tutuklama haberleri geliyordu. Beraberinde işi sadece eğitim olan insanların tutuklandığı hatta işkencelerle öldürüldüğü haberleri duyuluyordu. İşte o günlerde hakkımda da arama ve gözaltı kararı verildiğini duydum. Bu sefer olay farklıydı ve az da olsa kırıntıları kalan adalet ve hukuk tamamen ortadan kalkmıştı. İlan edilen Olağan Üstü Hal şartları ve hukuksuz muamelelerden korktuğum için teslim olmak istemedim. Halen Olağan Üstü Hal kalkmış gözükse değişen bir durumun olmadığına şahit oluyoruz. Adalet olmayan bir ülkede olağan bir halden bahsetmek zaten mümkün değildir diye düşünüyorum.
O günlerde hakkımdaki arama kararı sebebiyle ailem ve akrabalarım arandı ve en sonunda eşimin ailesine de beni aramak için jandarma ekipleri gelmiş. Sanki büyük bir cani eşkıya arar gibi askerlerle sarılan evde aramalar yapılmış. Eşimin karşıladığı jandarma ekipleri beni sormuşlar. Eşim ve ailesi benden haber alamadıklarını söylemişler ancak jandarma yetkili subayı, dosyadan sorumlu savcıyı durumdan haberdar ettiğinde, savcı bu sefer benim yerime eşimin gözaltına alınması talimatını vermiş. Eşimin ile alakalı, o ana kadar bir gözaltı veya soruşturma emri olmamasına rağmen acilen hakkında bir dosya açılarak benim yerime rehine olarak eşim gözaltına alınmış. Çocuklarının ve ailesinin gözü önünde masum bir kadının gözaltına alınıp 500 km uzaklıktaki İzmir’e götürülmesi ile uzun bir esaret başlamış.
Eşim hakkında herhangi bir suçlama olmadığı için hakkında suç oluşturulabilecek araştırmalar yapılmış. Bu durumu bir buçuk sene sonra hazırlanan iddianamesindeki ifadesine müracaat edilenlerin beyanlarından anlıyoruz. Eski mesai arkadasları, tanıdığı ve hatta tanımadığı kim varsa eşimi tutuklamak ve aleyhinde delil oluşturmak için ifadesi alınmış. Hatta çocuklarımıza bakıcılık yapan birini bile aleyhte ifade vermesi için gözaltına almışlar. Mahkemelerde bu ifadelerin sahiplerinden bir ikisi hariç, baskı altında ifade verdiklerini ve ifadelerini geri çekmek istediklerini mahkemeye beyan ettiler. Fakat baskı korku ve tehditler devam ettiği için ifadesini değiştirmeyip kendini kurtarmak isteyen iftiracılar da yok değildi. Hatta ne acıdır ki ; içlerinden bir tanesi daha sonra işkence ile ifade verdiğini ve pişman olduğunu bizlere iletti.
Eşimin gözaltı süreci bir ay sürdü. Gözaltı süresinde polisler, eşimin kardeşlerine; gözaltı süresinde benim teslim olmamı ve eğer teslim olursam eşimin serbest kalacağını defalarca söylemişler. Ama niyetleri tamamen kötülük ve soykırım olan bir zulme hizmet etmekmiş.
Gözaltı süresinde tam 5 gün eşimin avukatına dahi bilgi vermediler. Eşimden kimse haber alamadı ve can güvenliğinden herkes endişe etti. Eşimin avukatı, eşimle kendisini görüştürmeyen polisleri yine 155 polis ihbar hattına şikayet ederek yapılan hukuksuzluğu kayıt altına aldırdı. Ancak gözaltının yedinci gününde avukatı ile görüşebildi. Tutuklamak için ve belki de beni de tutuklayabilmek için gözaltı süresini bir aya tamamladılar ve sonunda eşim mahkemeye çıkarılarak tutuklandı. Aleyhte ifade verenlerin kanunen suç teşkil etmeyecek bahaneler ile bu tutuklama gerçekleşmiş oldu.
Eşimin iddianamesi bir buçuk sene hazırlanmadı. Olmayan suçun iddianamesi de hazırlanması zor olmalı fakat sebepsiz ve ne ile suçlandığını bilmeden ağır cezaevi ve olağan üstü hal şartlarında ve kalabalık koğuşlarda esaret ayları yaşandı ve yaşanmaya da devam ediyor. Sonunda aleyhte baskı, korku ve işkence ile ifadeleri alınan tanıkların beyanları ile tutuklanmış oldu.
Tutuklu yargılanması tam 27 ay sürdü. En sonunda üçüncü ve son duruşma olan karar duruşmasında 7 sene 11 ay mahkumiyet ile tutukluluğuna devam eden karara mahkum edildi. Karara itirazlarımız ve hukukun normale dönmesini ve bir an evvel adaletin tecelli etmesini ümitle bekliyoruz. Eşimin mahkumiyetine verilen kararda; maaşının yattığı bir banka hesabı, KHK ile kapatılan bir eğitim kurumunda çalışıyor olması, aleyhinde verilen ifade sahiplerinin korku işkence ve adaletsiz ithamlardan kendilerini kurtararak ve temize çıkma gayreti ile beyanları tutukluğa gerekçeli sebep olarak mahkemece zikredildi.
Hukuksuzluk bir yana sanki intikam alınıyormuşçasına zulüm yapılıyordu ve hala da yapılmakta. Bu davaların tutuklularına her türlü hukuksuzluk, haksızlık ve hatta işkence yapılıyor ve bir soykırım havasında masum insanlar terörist olarak ötekileştiriliyor. Cezaevinde Olağan Üstü Hal bahane edilerek diğer tutuklulardan farklı olarak mektup ve telefon hakları verilmiyor ve görüşler ise iki ayda bir ancak oluyordu. Adi suçlular ile birlikte koğuşların kapasitesinin çok üstünde mahkum ile yataklar nöbetleşe kullanılıyor ve kimse de bu hukuksuzluğa ses çıkarmıyordu ve hala da bir ses yok.
İki çocuğumuzdan bizleri kopartan bu hadise de en büyük sıkıntıyı hiçbir şeyden haberi olmayan çocuklarımız çekti. Bu uzun tutukluluk döneminde çeşitli problemler sıkıntılar psikolojik rahatsızlıklar başladı. Küçük oğlum annesi tutuklandığında altı yaşında idi ve okula yeni başlayacaktı. Annesinin yokluğu ile eğitim hayatları çok etkilendi. Oğlumda hiperaktivite, aşırı huzursuzluk , uykularında sayıklamalar , agresiflik, konsantre bozukluğu, altını ıslatma gibi rahatsızlıklar oluştu. Bu yüzden de eğitim hayatları kötü etkilendi ve etkilenmeye de devam ediyor.
Büyük olan kızım ise ergenlik çağına girmiş olup benzer sıkıntılar ile anne ve babasının yokluğunu yaşamakta ve durumdan kötü etkilenmektedir.
İki çocuğuma da anne babam yani çocukların dede ve babaanneleri bakıyor. Babaanneleri 65 yaşında ve bir gözü tamamen görmüyor , ayaklarında varis ve romatizmal hastalıklardan dolayı yürüme güçlüğü çekiyor. Dedeleri ise 68 yaşında ve bir kulağı hiç duymuyor . Seker hastalığından dolayı devamlı insulin iğnesi kullanıyor ve buna bağlı olarak böbrek yetmezliği ve gözlerinden dört defa ameliyat olduğu için görme güçlüğü çekiyor .Çocukların okullarında servis imkânı yok ve okula ulaşımları da çok zor oluyor. Anne ve babaya muhtaç olan çaresiz iki çocuğun hasta ve yaşlı iki çaresiz tarafından bakıma muhtaç olmaları, yine çaresiz bizleri de ayrıca çok kötü etkiliyor.
Eşim de uzun tutukluluk sürecinde ağır vertiko rahatsızlığı geçirmesine ve cezaevi şartları uygun olmamasına rağmen tahliye edilmedi. Çocukların ve eşimin durumları , hastalıkları ve problemleri mahkemeye rapor edilmesine rağmen tutukluluğun devamına karar verildi.
Bu uzun tutukluluk süresinde maddi olarak çok zorlanıyoruz. Eşimin cezaevindeki masrafları, avukat için harcanması gereken para, çocuklarımızın annelerini ziyareti için 500 km uzaklıktaki cezaevine gidiş gelişlerdeki masrafları karşılamamız imkansız durumda olduğu için bu durum , mağduriyetlerimize yeni mağduriyetler katmaktadır. İşsiz ve aranan biri olarak bu duruma ne kadar daha dayanabileceğimi bilmiyorum.
Bu uzun sure içinde de adalet olmadığına inandığım için teslim olmayı düşünmedim. Teslim olsa idim eşimle birlikte bahsettiğim sıkıntılar iki katına çıkacak ve daha da dayanılmaz bir hal alacaktı. Arandığım için maalesef çocuklarımla ben de sıhhatli görüşemiyorum. Evimiz dağıldı ve bütün maddi manevi birikimimiz yok oldu. Şu an aslî ihtiyaçlarımızı karşılamakta ve hatta karnımızı bile doyurmakta güçlük çekiyoruz. Ekonomik her türlü krizin yaşandığı bu günlerde yaşadıklarımız ayrıca acı ve ıstırap veriyor.
Ne yapacağımı bilmiyorum. Adaletin tekrar tesis edilmesini ve haksızlıkların son bulmasını beklemekten başka çaremin olmadığını düşünüyorum. Masum insanlara yapılan bu soykırımın son bulmasını beklemek ve siz vicdanlı ,insaflı ve duyarlı olduğunu düşündüğüm iyi insanların çalışmaları ile adaletin tekrar tesis edilip masumların kurtulacağı ve bu soykırımın son bulacağı güzel gelişmelerin yaşanacağı ümidi ile yaşamaktan başka bir çaremin olmadığını da düşünüyorum. Bu zor ve acılı günlere daha ne kadar dayanabiliriz onu da bilmiyorum . Evlatlarına kavuşamayan bir baba ve tutsak edilmiş bir annenin hem eşinden hem de çocuklarından kopartılarak esir edilmesi ile bir insanlık suçu işlenmektedir. Muhalif olmak , düşüncesinden ya da bir gruba sempatisinden dolayı kimse böyle cezalandırılamaz. Hele hele işi sadece eğitim ve öğretmenlik olan insanların çok büyük iftiralar ile silahlı bir terör örgütü üyesi olmasını iddia etmek ve suç olması mümkün olmayan banka hesabı ,arkadaşları ile sohbet etmesi ve bir kurumda öğretmenlik yapması gibi hukukta yeri olmayan delillerle 7 sene 11 ay tutukluluğuna karar verilmesi bir insanlık suçudur. Bu adaletsizliklere göz yuman her kim var ise tarih önünde mesul olacağı gibi inandığı değerler ile hem bu dünyada ve hem de eğer inanıyorsa ahirette de yargılanacağı muhakkaktır.
Engin vicdanınıza, sabrınıza , samimiyetinize cesaretinize ve hakperest adalete olan inancınıza güvenerek mağduriyetimizi arz eder saygılarımı sunarım.
Kaynak: Mağduriyetler http://magduriyetler.com/2018/12/14/uzun-geceler/



Hiç yorum yok