Anne ayağa kalk! Buraya kadar geldin, vaz mı geçeceksin!

medyabold'tan SEVİNÇ ÖZARSLAN' ın haberi şöyle;


15 Temmuz süreci en çok çocuklarda travmalara neden oldu. Cezaevindekiler ayrı, Meriç’ten geçebilip mülteci olanlar ayrı sıkıntılar yaşadı. Unutulmayacak acılar, anılar biriktirdiler.

Küçücük yaşlarında büyümek zorunda kalan çocuklar, Avrupa kamplarında birbirlerine masal yerine bu hikayeleri anlatıyor, duruşlarıyla anne babalarına dayanma ve direnme gücü veriyorlar.

5 ve 7 yaşındaki çocuklarıyla Meriç Nehri’ni geçen ama yaşadıklarının etkisinden kurtulamayan Yapraklı ailesinin yaşadıklarını da unutulmayacak hikayelerden. Günlerce, ‘Batıyoruz’ diye sıçrayarak uyanmak, her gece ölüme yatmak gibi…

HAKKIMIZDAKİ SUÇLAMALARI DUYUNCA İNANAMADIK

Zeynep Yapraklı: Biz Zonguldak’ta yaşayan sıradan bir aileydik. Ben ev hanımıyım. Eşim Ahmet Yapraklı ile 2009’da evlendik. İki çocuğumuz var. Oğlum Hamza 7, kızımız Elif Betül 5 yaşında. 15 Temmuz’u sanki biz yapmışız gibi hayatımız bir anda alt üst oldu. O gün akşam evimizde oturmuş hep birlikte çay içiyorduk. Her zamanki gibi eşim işten gelmiş, yemeğimizi yemiştik. Bir anda ne olduğunu zaten anlamadık.

Eşim Zonguldak Ticaret İl Müdürlüğü’nde muayene memuru olarak görev yapıyordu. Aynı zamanda Zonguldak Karaelmas Üniversitesi’nde uluslararası ticaret alanında ders veriyordu. Gümrüğü bırakıp akademisyen olmaktı hedefi.

Daha beş yıllık memurken darbeden 10 gün sonra ihraç oldu. Zonguldak Cumhuriyet Başsavcılığı, hakkında 3 dosya, 5 yakalama kararı çıkarttı.

Suçlamalar silahlı terör örgütüne üye olma, anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs etme, resmi belgede sahtecilik, kamu kurum ve kuruluşlarını dolandırıcılık! İnanılır gibi değildi, iddiaları görünce ne yapacağımızı bilemedik.

RÜŞVET TEKLİF ETTİLER, KABUL ETMEDİM

Ahmet Yapraklı: Gümrük de rüşvet olayları oluyormuş. Yeni memurdum. Bana da teklif edildi fakat ben almam. Bir firma hurda getirdi. Araba parçaları var dediler. Baktım, kırık dökük olmayan, kullanılabilir parçalardı. Kırık dökük şeylere vergi alınmıyor. Diğerlerine vergi ödenmek zorunda. Firmaya 160 bin TL’lik ceza uyguladık. Ankara merkezli bir firmaydı. İki kişi geldi Ankara’dan, ‘Sen memursun, maaşın ne kadar ki, 70 bin TL verelim’ dediler. Tabi olacak bir şey değildi.


Yapraklı ailesinin Atina günleri.

KAPI ÇALINCA İRKİLİYOR, SOKAĞA ÇIKMAYA ÇEKİNİYORDUK

Zeynep Yapraklı: Yakalama kararı çıkınca eşim bir süre evden uzakta yaşamaya başladı. Suçu yoktu, neden hapse girseydi ki! Zaman zaman görüşüyorduk fakat artık bizim için kabus gibi günler başlamıştı.

Tek başıma, çocuklarla Zonguldak’ta kalamazdım, zaten orada bizi bağlayan bir şey kalmamıştı. 6 ay eşimle görüşmedik. Sonra biz de bulunduğu yere gittik.

Yaklaşık iki sene böyle geçtikten sonra Türkiye’de kalmak ikimiz için de zor olmaya başladı. Hep diken üstündeydik. Kapı çalınca irkiliyor, sokağa çıkmaya çekiniyorduk. Haziran 2018’de yurt dışına çıkmaya karar verdik. Tek yolumuz vardı; Meriç Nehri…

31 Haziran 2018’de saat 09.00’da Ankara’dan İstanbul’a yola çıktık. 6 saat sonra, diğer yol arkadaşlarımızla İstanbul’da buluştuk. Toplamda 6 kişiydik. Bizim dışımızda iki kişi daha vardı. Onları tanımıyorduk, isimlerini bile bilmiyorduk. Kaçakçılara, buluştuğumuz yerde para verdik.

YUNANİSTAN DİYE NEHRİN ÜZERİNDE BİR ADAYA ÇIKMIŞIZ

Ahmet Yapraklı: Ödemeyi yaptıktan sonra yola çıktık. Edirne’yi geçip bir yerde bıraktılar bizi. Kaçakçılar botu şişirmeye gideceklerini söyleyip ayrıldılar. Biraz fazla zaman geçti. Yaklaşık bir saat kadar. Endişelenmeye başlamıştık. Sonra geldiler, normal dediler, bot şişirirken pompa bozuldu dediler. Hep birlikte nehrin kıyısına doğru arabayla ilerlemeye başladık.

Önümüzde bir araba daha vardı. Onu geçtik, genellikle o yolda sarhoşlar oluyormuş. Arabayı geçtik ama peşimizden gelmeye devam etti. Geçiş yapacağımız kıyıya az kalmıştı. Arabadan tedirgin olan şoför Meriç’in ters istikametinde sola dönüş yaptı. Patika bir yola girdi. Araba da arkamızdan döndü.

Heyecan dorukta, arkama bakıyorum, araba geliyor, şoföre ‘hızlan, ileride beni at, bizimkilerin araması yok, ben yürüyerek bir önceki buluşma noktasına gelirim’ dedim. Hızlanınca araç arkamızdan gelmedi ve biraz bekleyip başka yoldan yine anayola bağlandıktan sonra sınıra geldik.

40 DAKİKA BOYUNCA NEHİRDE SÜRÜKLENDİK…

Kaçakçı, ‘Botun yanında rehberim var, sizi bekliyor, karşıya geçince yardımcı olacak’ dedi. Bota kadar 5 dakika yürüdük. Bundan sonrası kolay oldu. Bota bindik. 40 sakika boyunca yaklaşık 3 kilometre aşağı doğru sürüklendik. Sonra rehber ‘yanaşamıyorum, yardım edin’ dedi. Kıyıya biraz yaklaşınca ben dalları uzanıp tuttum ve botu kıyıya yaklaştırdım. İndim, çocukları indirdim, eşimi aldım.

Rehber bizi orada bırakacaktı. Öyle anlaşmamıştık. Tartıştık, ‘Bırakmam seni, yol göster’ dedim. Telefonlarımızı açtık. Yola çıkmamıza yardım eden bir arkadaşım vardı, onu aradım. ‘Sizi adaya bıraktılar, haritada öyle görünüyor’ dedi. ‘Ne adası, karadayız’ dedim.

Meriç arkamızda kalmış görünüyor ama ayak bastığımız yer çok kötü, zor bir bölgeydi. Yıkılmış ağaçlar, dikenler, çamur… Bir haftadır yağmur yağdığı için her yer ıslak, suyun debisi artmış. Rehber yol gösteriyor ama acemi. Bir oraya bir buraya götürüyor. İki adım atıp aynı yere geliyoruz.

ÇOCUKLARI OMUZLAYIP SUYA GİRDİK



Kaynak: Aktif Haber http://aktifhaber.com/15-temmuz/anne-ayaga-kalk-buraya-kadar-geldin-vaz-mi-gececeksin-h132172.html

Hiç yorum yok