Zindanda Hayat



Bir odada yedi koca adam.
Her birinin gönlünde ayrı gam.
Dudaklar tebessüm etse de dertleri gözlerinden belli,
Hiç benzer mi evime, buradaki dam?


Kahvaltıda biraz tahin,  biraz zeytin
Haydi beyler sofraya, çabuk yiyin.
Biliyorsunuz, bugün ben nöbetçiyim
Ona göre fazla üstüme gelmeyin.


Olsa da sofrada bal ile kaymak
Bizimkisi sadece karın doyurmak.
Ne kadar mutlu edermiş kuru ekmek,
Ailemle birlikte aynı sofraya oturmak.


Burada hayat sabah sayımla başlar
Hayat dedimse en fazla bahçeye kadar
Sabah gardiyan gelince herkes ayakta
“Evet beyler, görünsün yataktaki başlar.”


Bahçede olsa da tel örgü, yüksek duvar
Asla bitmez burada yürümekle yollar.
Avluda volta attıkça ileri geri,
Bütün yollar sinemdeki derde çıkar.


Haftada bir kapalı görüş olur
Konu komşudan haber sorulur
Belki bir selam veya dost sesi
İnsan burada, bunlarla teselli olur.


Gardiyan hızlıca dış kapıyı açar
Hemen herkes kapıya koşar
Kim bilir, yeni haber var belki de
Ya da gelen başka bir gariban var.


Gardiyan bazen mektup getirir
Mektubunu alan bir köşeye çekilir
Yüzde biraz tebessüm, biraz gözyaşı
Okuyan o gün yemeden içmeden kesilir.


Bazen döner döner bakarsın fotoğraflara,
Aslında fotoğraflarla dalarsın anılara
Çıkamasak da bu dört duvar arasından
Hayallere de vurulmaz ya pranga.


Kızım şimdi girdi  dokuz yaşına
En güzel çocukluğu geçirdi tek başına
Olaydı babası yanı başında şimdi
Kıyamazdı gözlerinden, inciler akıtmasına.


Oğlum büyüdü, koca delikanlı oldu
“Üzülme baba, yerini oğlun doldurdu.”
Salonda “SAVCI” diye bağrınca
Kim bu yiğit diye herkes seni sordu.


Görüşe giderken iki sıra olursun
“Sağdan sayı alalım beyler, hesap tutsun.”
İki gardiyan önde, iki gardiyan arkada
Kısa ama, uzun bir yola koyulursun.


Heyecanla telefon kabinine yönelirsin
Bir bakarsın camın arkasında sevgili eşin
Hele konuşmak için, hemen acele etme,
Önce refikan bir gözyaşını silsin.


Önce, havadan sudan konuşursun
Maksat biraz muhabbet olsun
Sonra, yavaş yavaş konulara girdin mi ?
İşte o zaman, bamteline dokunursun.


Anlarsın ki özlem tak etmiş canına
Ne kadar dokunabilirsin, camın arkasına
Üzülme dersin, nasıl olsa günler sayılı
Ama, söylediklerin inmez, gırtlaktan aşağısına.


Görüşten sonra herkesin başı önde
Gönüller buruk, gözler yaşlı belki de
Gamı kederi dağıtmak için sorulur
Nasıl? Herkes iyi mi? Çocuklar ne halde?


Dönüşte dudaklar kıpırdasa da, kalpleri bıçak açmaz
Adet olmuş, haber havadis, sorulmazsa olmaz.
Aslında kimsenin konuşmaya yok mecali
Rahatlarsın yanındaki ile dertleşince biraz.


Terörist diye attılar hepimizi içeri
Bir karınca bile, incitmemiş bu gençleri (yiğitleri )
Ey Allah’ım Sen de biliyorsun bu insanları
Adını duyurmaktı, bütün dünyaya niyetleri.


Erkekler ağlamaz sanırdım
Köşelerde ağlayan çok adam tanıdım
Dışarda ele avuca sığmazdım
Şimdi kırıldı kolum kanadım.


Bugün kalemimin gözü çok yaşlı
Bütün gözyaşı kağıda aktı
Bilirim gıcırdamaların boşuna değil
İçinde daha ne sırlar saklı


Çökün beyler akşam çayımızı içelim
Yanında biraz da çekirdek çitleyelim
Aldırma be deli gönül aldırma
Ölüm yok ya ucunda, gerisi Allah Kerim


Hapishane duvarı seni yıkan nem, beni gam
Girdi mi dört duvarının arasına bir adam
Ya ölür, ya dert bulur, ya verem olur
Hiç burdan çıkan olmaz, pek sağlam.


Yaslansam senin gamlı duvarına
Kimler geldi geçti hele anlat bana
Senin mi derdin çok, yoksa benim mi?
Gerçi, senin de şahit oldum gözyaşlarına.


Cuma günü, dua için toplanırsın
Bütün umutlarını duaya yüklersin
Gözler buğulu, eller duaya kalkık
Kimsede çıt yok, sadece hıçkırık işitirsin.


Bugün kantin günü ihtiyaçları yazalım
Yazdıklarımın kaçı gelecek bir bakalım
Kuzucuklarım kare çikolata çok sever
Hele bir sağ salim sabaha çıkalım


İki ayda bir berber gelir
Saçlar en kısadan kesilir
İşi biten duşa girsin
Bana sıra anca gelir


Hele, açık görüşleri,hiç sormayın
Sorup da beni daha fazla ağlatmayın
Son bir kez dönüp bakın arkaya
Sevdiğimin eli havada kalmasın.


Açık görüş saati yaklaştı mı titrer dizler
Kafalar dumanlı, bakışlar bulanık, nemli gözler
Az sonra sevdiklerimizle vuslat zamanı
Herkes iki ay boyunca bu anı bekler.


Daha salona girmeden çığlıklar kopar
Nemli gözlerle sevdiklerin, sana bakar.
İleride buruk birkaç el sallanır
Daha varmadan yanlarına, boşalır yaşlar.


Görüşe, haftalar öncesinden hazırlanırız
Kantine, çocuklarımızın en sevdiklerinden yazarız
Yiyecekleri tek tek, özenle poşete yerleştiririz
Bir daha kontrol edeyim, belki unuturuz.


Bazen görüşte,hızlı hızlı konuşursun
Süre az, unuttuğum bir şey kalmasın
Bazen de hiç konuşmaz,
Sevdiklerini kollarına alıp sıkıca sarılırsın.


Götürdüğümüz yiyecekler hiç yenmese de
Muhabbete vesile olur belki de
Zaten ne boğazdan geçer, ne de tat alırsın
Düğümlenmeye görsün boğaz bir de…


Allah’ım ne olur, bu vakit geçmesin
Sevdiklerim yanımdan hiç gitmesin
Çocuklarımı son kez koklayayım
Sonraki görüşe kadar beni teselli etsin.


Ne zaman geçti bu otuzbeş dakika?
Doyamadım biraz daha…
Gardiyan bey bir kere daha sarılayım
Görüyorsün kızım hala kucakta


Sonbaharda dalda tek kalmış sallanan sarı yaprak gibi
Eller sadece havada, vedalaşmak istemez gibi
Sonraki açık görüşte tekrar görüşürüz üzülmeyin

from Şiirler – Mağduriyetler http://magduriyetler.com/2018/05/15/zindanda-hayat-2/

Hiç yorum yok